28 mayıs 2013 taksim gezi parkı direnişi

  • ben yaşadığı ülkeden nefret eden biriyim.
    insanından kültürüne, metrosundan siyasetine iğreniyorum.
    açıkçası içinde ben de çok sevilmiyorum. cebeci'de yürürken bir dede için kepaze(üzerimde sıradan pantolon ve sıradan bir bluz vardı), okul için aykırı, devlet için sakıncalı, sokağa hakim vasat orta için tehlikeli ve ötekiyim. neden? çünkü tiranlığınıza biat etmiyorum. sorguluyorum.

    ben yine nefret ediyorum bu ülkeden ve her türlü bileşeninden ama işte gezi var ya gezi, her planımı bozuyor. bütün duygularımı manipüle, fikirlerimi paralize ediyor. bu kadar nefret besleyen bi insanı bile bir şekilde umutsuzca bu topraklara, üzerinde yaşayan diğer "iyi" insanlara, ağaçlara, kitaplara, çocuklara ve çocuklarla kuşların aynı ağaçları paylaşacakları geleceğe bağlıyor.

    mesela, bir italyan olabilir ve geçmişinizle rönesansı yaşamış olabilirsiniz ama starbucks'ın duvarına yazılan "yaşasın tam bağımsız kurukahveci mehmet efendi" yazısını anlayamazsınız.
    geliri yüksek ve özgür bir alman olup evinizin dibindeki parkta çocuğunuzla bir gezinti yapabilirsiniz ama o parktaki bir ağaç için varlık mücadelesi verme, bir olma, umut dolma ve başkaldırmanın o dayanılmaz çekiciliğini deneyimleyemezsiniz.

    gezi umuttur.
    bazıları "gezi başarısız" oldu diyor. hayır, başarılı oldu. çünkü umut ekti. sen "daha ne olabilir bu halkın isyan etmesi için?" diye düşünürken isyanın bir ağaç uzaklıkta ve bir ağaç kökü kadar derin olduğunu öğrenirsin. gezi budur.

    aslında devrim, umut bir ağaç belki bu sefer bir kuş ya da uçurtma kadar yakınımızda. biz henüz bunu bilmiyoruz ama hep beraber göreceğiz. ve onu görecek olmanın verdiği umut ve bastırılamaz heyecanı hiçbir vahşiliğiniz, yobazlığınız ve ortaçağ zihniyetiniz engelleyemeyecek. siz de öyle izleyeceksiniz.

    #yaşasıngezi!

  • ilk şu çadırın kurulması ile başlayan ve şu tweet ile duyurulan ve tüm türkiye'ye dalga dalga yayılan şanlı direniş.

    gezi şehitleri ölümsüzdür!

    ruhunuz şad olsun güzel insanlar

    bizleri öldürdünüz ağalar. öldürdünüz ama oraya da o ucube kışlayı dikemediniz! diktirmedik! diktirmeyeceğiz de evelallah!

    #gezi3yaşında

  • 2013 yılının haziran ayında aniden bir anda püf diye aleviye dönüştüğümü az önce öğrenmemi sağlamış bir ayaklanmaymış.

    çok teşekkürler batalı ilah kardeş, sağol bizleri aydınlattığın için :(

  • akp'li faşistlerin kalkan totosunu indirdiğimiz görkemli isyan. bir tane daha gelecek, sanmayın ki sindik ve sustuk. hiç merak etmeyin.

  • xvı.louis'nin 1789'da değil 1793'te idam edildiğini bilmeyen bazı bedevilerin bittiğini iddia ettiği direniş.

    bak bak bak ince zekaya bak direnişi de tırnak içinde yazmış.:)

    gezi bir sarı karttı, hala anlamadınız, kırmızı kartı da gösterecek bu halk hiç merak etmeyin.

    püskevit'in hediyesi oylar sonsuza kadar sizi kurtaramayacak.

    hırsızsınız.

    katilsiniz.

    yar gı la na cak sın ız...

  • tam iki yıl önce bugünlerdi, tarlabaşında, ali'nin evinde uyandık. bizim sofa gelmişti ankara'dan, zeynep yani. duş aldık, kendimize geldik biraz. zeynep "ben lobna'yı ziyarete gidiyorum, hadi siz de gelin" dedi. lobna al lamii, bir gaz fişeğiyle başından vurulup komaya gireli 20 gün kadar olmuştu o zaman. park düşmüş müydü, yoksa son güzel günlerimiz miydi tam hatırlayamıyorum şimdi. lobna olimpos'tan arkadaşıymış zeynep'in, gerçi bence bütün türkiye olimpostan arkadaşıydı onun, ses etmedim. ben çekingen adamımdır, hiç beceremem böyle şeyleri aslında ama bir yandan da çok istiyorum gitmeyi. "ya zaten bi dolu insan vardır başlarında bir de biz kalabalık etmeyelim orda" diyecek oldum, "durumu hakkında bilgi alır, çıkarız hemen" falan diyerek kandırdılar beni.

    hastaneye girdik, kız kardeşi ve annesi karşıladılar bizi. perişan olmuşlar koridorda sandalyelerin üzerinde yatmaktan. bir otel odası tutmuşlar yakınlarda, yalnızca duş almak ve üzerlerini değiştirmek için gidiyorlar. sonrası hep o kasvetli hastane koridoru. ama nasıl güleç karşıladılar bizi, nasıl da metanetliler. annesi oturttu bizi yanına, kırk yıllık aile dostarıymışız gibi, dünya tatlısı bir kadın. uzun uzun anlattı lobna'nın durumunu, ilk günden o güne kadar. sonra oraya gelen diğer gençlerden bahsetti tek tek. hepsini hatırlıyor, memleketlerini, mesleklerini, hangi gün geldiklerini, kaç gün yattıklarını, ne zaman taburcu olduklarını, gözünü kaybedenleri, bacağı kırılanları. öyle bir anlatıyor ki kadın, kendi kızı kadar üzülmüş her birine. sonra "neden?" dedi, "bu çocuklar ne yaptı, benim kızım bunu hakedecek ne yaptı". sustuk kaldık tabi, söylenecek hiçbir şey yok insan yalnızca özür dilemek istiyor böyle durumlarda, anlamsız ama öyle. bir süre sonra"kalkalım artık"dedik, kız kardeşi bizim fotoğrafımızı çekti. ziyarete gelen herkesi çekiyorlarmış, lobna uyanınca göstermek için. annesinin gözleri dolu hala, oturuyor orda. vedalaşırken sırayla öptü, sarıldı hepimize, en son ali'nin yüzünü aldı ellerinin arasına ve "vazgeçmeyin" dedi, "pes etmeyin sakın!".

    üzerinden tam iki yıl geçti, hiçbir şey aynı olmadı tekrar. bizim gibi binlerce insan asla aynı kalmadı. o haziran, o parkın tozunu, gazını yutan hiç kimse aynı kalamadı. sabah parka gelip, bizi uyurken görünce, "hasta olacaklar" deyip tertemiz bataniyelerini toza, talcide bulanmış bizlerin üzerine örten gencecik kızlar, yatacak yer bulamayınca, lgbt çadırında ağırlanan homofobikler gördük. hergün ülkenin farklı bir yerinden gelen ölüm haberleri duyduk, küçücük çocukların cenazelerinde tomalar, mitinglerde yuhalanan anneler, emri verenler gördük. dolmabahçe'de biz gaz kapsüllerinden kaçarken "siz gidin, ben şunları geri atayım" diyerek sakince eldivenlerini giyip barikata ilerleyen hdp'li kürt delikanlısı hejar'la, ankara'da barikat yapmak için, komşularına ayıp olmasın diye sadece kendi barının önündeki kaldırımı söken özer'le tanıştık. her yargı kırıldı, korku gitti, inanç geldi yerine.

    kimse aynı kalmadı haziran'dan sonra, yerel seçimde sabahlara kadar tutanak peşinde koşturdu insanlar. gülşah yazmış daha bu sabah, 55.000 müşahit varmış bu seçimde, diyarbakır'da yaralanıp sargılar içinde izmir'e oy kullanmaya giden adamın hakkını korumak için belki. neresinden bakarsan kan, gözyaşı ve emek.

    bugün burada, koalisyondan, yüce divandan, yargılamalardan, özgürlükten, iç güvenlik yasasının iptalinden, ne bileyim, yeni bir şeylerden umut içinde konuşabiliyorsak herkes bilsin ki, hepsi 28 mayıs 2013 taksim gezi parkı direnişiyle başladı. bundan sonra ne olur, ne değişir hiç bilmiyorum, ama gerekirse bir 20 yıl daha direnecek insanlar görüyorum ben sadece. ve sanırım tek umursadığım da bu aslında.

    şimdi lobna'nın annesine, o güzel kadına gönül rahatlığıyla söyleyin lütfen, kimse vazgeçmedi, kimse pes etmedi.

    o parka girmeyecektin hacı.

    "ölenlerin adını unutma, türkülerin, meydanların
    ah, bırakmasın onlar seni"